Ben, Öteki ve Ötesi – İbrahim Kalın

Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmaları Kulübü olarak, geçtiğimiz pazar günü, Rektörlük Salonundaki kulüp içi etkinliğimizde Doç. Dr. İbrahim Kalın beyefendi ile müellifi olduğu Ben, Öteki ve Ötesi isimli eserini konuştuk.

Eser, İnsanın “Öteki” olarak tanımladıkları üzerinden “Ben” inşasını ana hatlarıyla mercek altına alıyor. “Öteki” kavramı, kültürler arası etkileşimlere ket vurmak yönüne evrilirken, sohbet boyunca bu tutuma alternatif olabilen ve bu tutumu güzellik ile inşa edebilen bir üsluba şahit olduk. Doğu ve Batı’nın zengin felsefi ve tarihi tecrübeleri üzerinden ortak noktalarımızı hissetme imkanı bulduk.

Konuşmanın merkezinde, “Öteki” ile beraber yaşayabilen, böylelikle “Ben” konumunu renklendirip güzelleştirebilen bir üslup hakimdi. Uzun yıllardır yapılan okumalar neticesinde süzülüp geldiği hissedilen çok sayıda vakıa ile bu duruş somutlaştırıldı.

Hucurat Suresi 13. ayetteki “birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” hakikati kitabın bir diğer kurucu unsuruna tekabül ediyordu. Konuşma boyunca “Ben” ve “Öteki” merkezli tutumların “Ötesi’nden” gelen bir haberle terbiye edilişinin tarih boyu süren birleştiriciliği hissedildi.

Medine Mescidi’ne devrin Bizanslılarının kullandığı kandil sistemini getirip mescidi aydınlatan sahabeye Rasulullah’ın (sav) “Sen İslam’ı aydınlattın, Allah da senin dünya ve ahiretini aydınlatsın” hitabı bizim için “Öteki” ile münasebetimiz hususunda üslubumuzu belirleyici keyifli bir misal oldu. Müellif, daha sonraları bu geleneğin terk edilmediğini ve takip eden yüzyıllarca aydınlatma sisteminin Müslümanlarca benimsenip ona katkıda bulunulduğunu hatırlattı.

Varlığın eksenine Allah’ı (c.c.) alan, kendisini ve ötekini bu mihenk etrafında tanımlayan yaklaşımın bir asimilasyon ve ötekini ortadan kaldırıcı düstura yer bırakmadığından bahis açıldı. Kalın, Öteki’nin insanı zenginleştiren, hayırda yarışma fırsatı açan bir yol olarak görüleceğinin ve neticede iki tarafın da zenginleşeceğinin altını çok sayıda tarihsel örnek ile pekiştirdi.

Kalın, Bakara suresindeki 115. ayette geçen “Doğu da Batı da Allah’ındır” ifadesinin üzerinde durdu. Bu iki mülkün de sahibine iman eden kullar olarak, hakikat arayışımızda kendimizi bir cephe üzerine konumlandırışımızın kısıtlayıcı olacağını aktardı. İbn Sina ve İbn Rüşd gibi düşünürlerin kendilerini birer “Doğulu” veya “Batılı” olarak konumlandırmak yerine birer “hakikat arayıcısı” olarak bildiklerinin altını çizdi.

Anlatılanlardan hareketle bir gelecek tasavvuru bahsi açıldı. Bu fasılda ise kendisinin hayatından aktardığı anılar ve tecrübeler bizim için faydalı oldu. Konuşmanın sonlarına doğru, okumanın getirdiği zihni berraklığın önemini belirten Kalın, Mustafa Kutlu’nun “her insanın bir yazın hayatı olmalı” şeklinde sözü üzerinden okumanın ve yazmanın önemini aktardı.

Konuğumuz siyasi hayatındaki günlük yoğunluğunun tefekkür ameliyesine engel olmadığını belirterek “beni gün içerisinde bir mola esnasında, kenara çekildiğim bir esnada Molla Sadra’dan bir Risale okurken bulabilirsiniz” dedi. Bu zihni berraklığın karar alma süreçlerinde kendisine yol gösterici olduğunu bizlere aktardı. Son olarak iyi ve güzel olan hiçbir şeyi ertelemeyin sözünün altını “erteleyenler helak oldular” hadisi ile çizen Kalın, üniversite yıllarında olabildiğince çok sayıda ve derinlikte meziyet ile donanmamızın önemini güçlü bir şekilde hatırlattı.

Bize sunmuş oldukları bu güzel tefekkür ziyafeti için teşekkür ediyor; fikri, ilmi ve dünyevi çalışmalarında kendisine Cenab-ı Allah’tan yardım ve hayırlı istikamet diliyoruz.

Konuşmanın ses kaydına bu linkten ulaşabilirsiniz.